-
1 move on
degistirmek, yenilemek, -e geçmek; göndermek, kovmak; gitmek, yer degistirmek -
2 place
-
3 switch
n. sopa, çubuk, ince dal, takma saç örgüsü, şalter, düğme, elektrik düğmesi, makas (demiryolu), değişme, değişim, dönüşme, değiştirme, dönüştürme————————v. vurmak, sallamak, yer değiştirmek, değiştirmek, makas değiştirmek, değişmek, dönmek* * *1. anahtarla (v.) 2. geç (v.) 3. anahtar (n.)* * *[swi ] 1. noun1) (a small lever, handle or other device eg for putting or turning an electric current on or off: The switch is down when the power is on and up when it's off; He couldn't find the light-switch.) elektrik düğmesi, şalter2) (an act of turning or changing: After several switches of direction they found themselves on the right road.) dönme, sapma3) (a thin stick.) ince çubuk2. verb(to change, turn: He switched the lever to the `off' position; Let's switch over to another programme; Having considered that problem, they switched their attention to other matters.) değiş(tir)mek, dön(dür)mek- switchboard
- switch on/off -
4 rotate
(bir eksen üzerinde) dönmek; döndürmek; art arda dönüp gelmek; (bir isi) sira ile yer degistirerek yapmak; sira ile yer degistirmek, yer degistirerek çalistirmak, döner far, döner bikin -
5 change sides
taraf değiştirmek, yer değiştirmek -
6 change sides
taraf değiştirmek, yer değiştirmek -
7 fortbewegen
fortbewegen <o -ge-, h>1. v/t götürmek; -in yerini değiştirmek2. v/r: sich fortbewegen yer değiştirmek -
8 se déplacer
v pr1 bouger yer değiştirmek2 yolculuk etmek◊Elle se déplace souvent pour son travail. — Bayan işi için sık sık yolculuk ediyor.
-
9 перемещаться
несов.; сов. - перемести́ться -
10 juggle
v. hokkabazlık yapmak, topları havaya atıp tutmak, oynama yapmak, oynamak, yer değiştirmek, dengelemek* * *1. hokkabazlık et (v.) 2. hokkabazlık (n.)* * *(to keep throwing in the air and catching a number of objects (eg balls or clubs): He entertained the audience by juggling with four balls and four plates at once.) hokkabazlık etmek- juggler -
11 move
n. hareket, oynama, oynama sırası, taşınma, nakil, hamle————————v. hareket etmek, taşınmak, kımıldamak, kıpırdamak, kıpırdatmak, oynamak, kımıldatmak, oynatmak, ilerlemek, teklif etmek, yer değiştirmek, tahrik etmek, kıpırdanmak* * *1. hareket et (v.) 2. hareket (n.) 3. kımılda (v.) 4. hamle (n.)* * *[mu:v] 1. verb1) (to (cause to) change position or go from one place to another: He moved his arm; Don't move!; Please move your car.) hareket et(tir)mek2) (to change houses: We're moving on Saturday.) taşınmak3) (to affect the feelings or emotions of: I was deeply moved by the film.) duygulandırmak2. noun1) ((in board games) an act of moving a piece: You can win this game in three moves.) hamle, hareket2) (an act of changing homes: How did your move go?) taşınma•- movement
- movie
- moving
- movingly
- get a move on
- make a move
- move along
- move heaven and earth
- move house
- move in
- move off
- move out
- move up
- on the move -
12 rotate
adj. tekerlek biçimindeki, tekerleksi————————v. dolandırmak, dolamak, dönmek, döndürmek, eksen çevresinde dönmek, dönüşümlü olmak, dönüşümlü olarak yer değiştirmek, rotasyonlu olarak çalıştırmak, her sene değişik ekin ekmek* * *döndür* * *[rə'teit, ]( American[) 'routeit]verb (to turn like a wheel: He rotated the handle; The earth rotates.) dönmek -
13 shuffle
ayaklarini sürümek; (oyun kâgidi) karistirmak, karmak; karistirmak, karman çorman etmek; ayak sürümek; yer degistirmek, elden ele dolastirmak, ayak sürüme; kâgit karma, karistirma; karistirma, karisiklik; ayak sürüme -
14 accommodate
(yer) saglamak, vermek; yerlestirmek, barindirmak; (birbirine) uydurmak, bagdastirmak; (yeni kosullara uymak için aliskanliklarini, yasam biçimini, vb.) degistirmek -
15 shift
n. mesai, vardiya, ekip, çalışma grubu, değişme, değiştirme, değişiklik, çözüm, çare, bahane, kaçamak, yer değiştirme, rotasyon, kadın iç gömleği, kombinezon————————v. değiştirmek, değişmek, yön değiştirmek, vites değiştirmek, lafı çevirmek, kaçamak cevap vermek, yerini değiştirmek, yüklemek, tıkınmak, devirmek (içki), başından savmak* * *1. kay (v.) 2. kayma (n.) 3. yerini değiştir (v.) 4. değişim (n.)* * *[ʃift] 1. verb1) (to change (the) position or direction (of): We spent the whole evening shifting furniture around; The wind shifted to the west overnight.) yerini değiştirmek, kımıldatmak2) (to transfer: She shifted the blame on to me.) atmak, yüklemek3) (to get rid of: This detergent shifts stains.) yok etmek, çıkartmak2. noun1) (a change (of position etc): a shift of emphasis.) değişiklik, değişme, değişim2) (a group of people who begin work on a job when another group stop work: The night shift does the heavy work.) vardiya3) (the period during which such a group works: an eight-hour shift; ( also adjective) shift work.) vardiya süresi•- shiftlessness
- shifty
- shiftily
- shiftiness -
16 غرب
Iغَرَبَ1. gitmekAnlamı: bir yer doğru yönelmek2. göçmekAnlamı: yerleşmek için ülke değiştirmekIIغَرُبَalafrangaAnlamı: avrupa tarzında, alaturka karşıtıغَرْب1. gün batısıAnlamı: batı2. batıAnlamı: güneşin battığı yönIVغَرَّبَ1. siktir etmekAnlamı: kovmak, başından defetmek2. göçmekAnlamı: yerleşmek için ülke değiştirmek3. gitmekAnlamı: bir yer doğru yönelmek4. kovmakAnlamı: bir yerden sürüp çıkarmak, kovalamak, uzaklaştırmak5. kovalamakAnlamı: kovmak6. savmak -
17 передвигаться
несов.; сов. - передви́нутьсяцикло́н передвига́ется на юг — siklon güneye doğru yer değiştiriyor
2) тк. несов. dolaşmak; yürümekпередвига́ться на маши́не — arabayla gitmek
передвига́ться ползко́м — sürünerek ilerlemek
свобо́дно передвига́ться по стране́ — ülkede serbest dolaşmak
больно́й е́ле передвига́лся — hasta zarzor yürüyebiliyordu
-
18 გაგაგგმა
f.sırasını yada yerini değiştirmek, bir pozısyonda yeri almaki.yer değiştirme, yer alma -
19 دار
I1. toprakAnlamı: ülke2. evAnlamı: bir kimsenin veya ailenin içinde yaşadığı yer, konut3. meskenAnlamı: konut4. ülke5. eğlekAnlamı: yolcuların geceyi geçirdikleri yer, konak6. devletIIدَارٍ1. aşinaAnlamı: bilinen, tanıdık olan2. kırk ambarAnlamı: bir çok şeyler bilen kimse3. bilgin4. bilgiliAnlamı: bilgi sahibi olanدارَ1. sapmakAnlamı: yön değiştirmek2. gezmekAnlamı: hava almak, hoş vakit geçirmek için seyran etmekIVدارّ1. semereliAnlamı: verimli2. akıcıAnlamı: akma özelliği olan -
20 смещаться
несов.; сов. - смести́тьсяyer(ini) değiştirmek, yerinden oynamak; kaymakцикло́н смеща́ется на за́пад — siklon batıya kayıyor
••центр борьбы́ смеща́лся в други́е стра́ны — savaşımın merkezi başka ülkelere doğru kaymaktaydı
- 1
- 2
См. также в других словарях:
yer değiştirmek — bulunduğu yerden bir başka yere geçmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
yer — is., gök b. 1) Dünya 2) Bir şeyin, bir kimsenin kapladığı veya kaplayabileceği boşluk, mahal, mekân İzinsiz bir yere gitmek ne haddime? M. Ş. Esendal 3) Gezinilen, ayakla basılan taban Ayıp bir şey gördü mü kulaklarına kadar kızarıyor, gözünü… … Çağatay Osmanlı Sözlük
hava değiştirmek — iklimi değişik bir yere gidip bir süre oturmak Hekimleri Seniha ya biraz yer ve hava değiştirmeyi, biraz kırlarda ve denizlerde gezip eğlenmeyi tavsiye ettiler. Y. K. Karaosmanoğlu … Çağatay Osmanlı Sözlük
kımızdamak — yer değiştirmek … Beypazari ağzindan sözcükler
kaymak — 1. is., ğı 1) Sütün veya yoğurdun yüzünde zar durumunda toplanan, açık sarı renkli, koyu yağlı katman 2) Sütü yayvan kaplar içinde ve hafif ateşte tutarak elde edilen koyu, yağlı öz 3) Yağmur ve selden sonra toprağın üzerinde kalan özlü tabaka 4) … Çağatay Osmanlı Sözlük
dolaşmak — nsz 1) Gezmek, gezinmek Belki otuz defa belki kırk defa, otelin merdivenlerini inip çıkıyor, her yeri dolaşıyor. M. Ş. Esendal 2) Doğru gitmeyip yolu uzatmak Bu yoldan giderseniz çok dolaşırsınız. 3) Dönüp başka bir yönden gelmek Dolaş da arka… … Çağatay Osmanlı Sözlük
havalanmak — nsz 1) Temiz hava alması sağlanmak, havası değiştirilmek Oda her gün havalanmalı. 2) Yerden ayrılıp göğe uçmak Kuş biraz havalanıp başka bir kayaya kadar güçlükle, zorlukla uçtu. S. F. Abasıyanık 3) Bir şey hava akımıyla yer değiştirmek 4) mec.… … Çağatay Osmanlı Sözlük
yürümek — nsz 1) Adım atarak ilerlemek, gitmek Kafası yerde, kamburunu çıkarmış, yürüyordu. H. Taner 2) e Karada veya suda, herhangi bir yöne doğru sürekli olarak yer değiştirmek Buz dağları güneye yürümüş. 3) Çocuk ayakları üzerinde gezecek duruma gelmek… … Çağatay Osmanlı Sözlük
becayiş etmek — değişik yerdeki görevliler, karşılıklı yer değiştirmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
intikal etmek — 1) yer değiştirmek Sonra bahis yine sempati meselesine intikal etti. H. C. Yalçın 2) anlamak, kavramak 3) miras olarak babadan çocuğa kalmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
yıldız akmak (veya kaymak veya uçmak) — yıldız gökyüzünde hızla yer değiştirmek … Çağatay Osmanlı Sözlük